<a href="http://www.ad2games.com/">Advertising - powered by ad2games.com</a>. This ad requires a flash player.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gözlerimizi son oyunun finalindeki patlamadan dolayı tutuklanmış ve
bandajlar içerisinde hastanede tutuklu tedavimiz yavaştan tamamlanırken
açıyoruz. Patlamanın üzerinden henüz birkaç hafta geçmesine rağmen yan
yataktaki “Baba, müthiş bir planım var! Haydi kaçalım!” cümleleriyle
her kaçış sahnesinde gaz verici eleman rolüyle yer alan kardeşimizden
çetemizin ve şehrin artık kontrolümüz altında olmadığını öğreniyoruz.
Onlarca polisi hiçe sayarak tek tek indiriyor, kaçarken de kolay kolay
ölmüyor ve elimizi kolumuzu sallayarak kendimizi şehrin göbeğinde
buluyoruz. Yeniden çetemizi kurma ve Stilwater şehrini tekrar kontrol
altına alma planlarımız doğrultusunda kentin sokaklarında dolaşmaya
başlıyoruz. Hikâyemiz görüleceği üzere öyle pek de derin değil. Nitekim
belalı zencilerin arasında “Canın cehenneme adamım!” diyaloglarıyla
ilerleyen bir oyunda derin bir senaryo aramak da yersiz olacaktır.
Aksiyon dorukta, derinlik diplerde, katliam hat safhada bir oyun
arayışındaysanız Saints Row 2 sizleri bekliyor.
Oyunun öncelikle
herkesin kafasında olan “GTA’dan farkları” kısmını eleyerek objektif
biçimde tanıtımını yapma niyetindeyim. GTA ile benzerliklerine ve
farklarına incelemenin sonraki bölümlerinde yer vereceğim. Senaryodan
bahsettiğimize göre oyunda neler yapabileceğimize şöyle bir değinelim:
Ben kimim?
Evet,
kim olduğumuza kendimiz karar veriyoruz. Tenimizden aksanımıza,
tipimize, yürüme şeklimizde kadar birçok seçenek bizleri bekliyor. Çok
beğendiğim bir ayrıntı oldu bu çünkü kendi yarattığımız karakterin ara
videolarda seçtiğimiz aksanla konuşması, seçtiğimiz şekilde bakması;
oyun esnasında yürüyüşünün seçtiğimiz tarzda olması gibi ayrıntılar göz
okşuyor. Aksiyon oyunlarında karakterin sabit olmaması çok sağlam ve
oturmuş bir senaryoya sahip olmadıktan sonra güzel bir olay. (Eh, Mafia
gibi bir senaryoya sahipse o zaman sabit olsun bir zahmet.)
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
“Saints Row II: Lord of Destruction”
Katliamın,
kaosun doruklarına çıkabiliyoruz. Zaten polis kardeşlerimiz tahminimce
maaşlarının düşüklüğünden isyan etmişler ki ölmek için bahane
arıyorlar. Karşınızda oyunu ne kadar zorlaştırsanız da yapay
geri-zekâlılıklarını konuşturmayı ihmal etmiyorlar. Şehrin insanları da
araba önlerine atlama ve araba çarpınca fırlama konusunda eğitim
almışlar belli ki. Labut gibi saçılan insanlara bolca rastlamak mümkün.
Bu aşamada silahlara da değinirsek; oldukça etkili olduklarını
söyleyebiliriz. Evet, hepsi etkili çünkü hedefler etkisiz. Oyun
zorluğunu sona getirdiğimde “Boss” dediğimiz özel hedeflerin bile
normal insan olmaktan öteye gidememiş, yeteneklerini karı, kız ve kumar
alanında kullanmış canlılar olduklarını gördüm. İsterseniz
(abartmıyorum) tüm oyunu sadece tabanca ile rahatlıkla
bitirebilirsiniz. Biraz kasarsanız beysbol sopasıyla da biter. Büyük
çaplı silahlar ve bombalar da mevcut ama sadece görev gereği ya da
fantezi amaçlı kullanıyorsunuz bunları. Görev demişken, oyunu tamamen
yermememiz gereken bir noktadan bahsedelim. Katliam temalı yan
görevlere mutlaka göz atmanızı öneriyorum çünkü GTA 2’deki “Frenzy”
görevlerinden beri katliam temalı görevlerden bu denli zevk almamıştım.
Hani tüm oyunu es geçip katliam yapacak yan görev aramaya koyulası
geliyor insanın. Hedeflerin zayıflığı ve şehrin katliama aç olması
nedeniyle güzel patlamalar, büyük çaplı katliamlar
gerçekleştirebiliyorsunuz.
Tüfek çıktı, mertlik bozuldu
“Delikanlı
adamım, mermiyle işim olmaz” diyenler için tekme tokat dalma
seçenekleri de çeşitlendirilmiş oyunda. Sol ve sağ fare tıklamalarıyla
yapabileceğiniz kombinasyonların yanında ikisine aynı anda tıklayarak
rakip hamlesini bloke etme ya da etraftaki eşyaları kullanma şansına da
sahipsiniz. Bloke olayını ancak oyunun zorluğunu arttırdıktan sonra
kullanabiliyorsunuz çünkü rakip hamleleri zaten pek zarar vermiyor ve
siz vururken aval aval bakabiliyorlar çoğu zaman. Oyunda sunulan
beysbol sopası, cop gibi yanınızda taşıyabildiğiniz silahların yanı
sıra kavga esnasında çevreden sağlayabileceğiniz envanterler de
kullanışlı olabiliyor. Oyunun hemen başındaki bir görevde bar
sandalyesinin ne kadar güzel bir icat(!) olduğunu keşfedebilirsiniz
mesela. Rakiplerinizi fırlatmak gibi hasta ruhlu ve eğlenceli şıklar da
sunuluyor. Kafa, göz dağıtmak isteyenler için de güzel alternatifler
vaat ediyor oyun.
Birimiz hepimiz, hepimiz yeni görevler için!
Eh
malum, çete kuruyoruz ya; havadan kurulmuyor çete. Çetenin lideri en
çok saygı duyulan kişi olması gerektiği için saygınlık göstergemiz var.
Görevler yardımıyla saygınlığımızı arttırıyor, saygınlığımız arttıkça
daha büyük görevler ve yeni elemanlar alıyoruz. Çete dediysek öyle
çapulculardan oluşmuyor tabii; en kalifiye psikopatları seçmeyi iyi
biliyor adamımız. Oyunun tadını kaçırmamak adına yine oyunun başından
örnek verecek olursam; ilk adamımızı mahkeme basarak davadan
kaçırıyoruz. Tabii o kadar polis falan bizim yeteneklerimize
dayanamıyor, kafalarından vurmamız için poz veriyorlar. Ekranın sağ
üstünde sağlık durumumuz, koşma enerjimizi gösteren “Stamina”
göstergemiz ve saygınlık miktarımız görüntüleniyor.
Saints4Dead: Zombie Uprising
Vallahi
adamlar akıllı; şu an en fazla zombili, öcülü böcülü oyunlar tutuyor
diye hemen bir zombili mini oyun eklemişler. Yorumumuz ne mi bu mini
oyuna? Harika! Şu oyun bizden biraz puan almayı becerebilecekse bunun
en büyük sebebi şüphesiz ki Zombie Uprising olacak. Bu mini oyuna
ulaşmak için öncelikle oyunda büyük bir televizyona ihtiyacınız var; bu
televizyonun gidip içine girince size daha önce açtırmış olduğunuz
videoları izleme ve Zombie Uprising mini oyununu oynama şansı veriyor.
Kısıtlı cephane ile yavaş yavaş gelen ancak dar alanda tüm ekranı
kaplamayı başaran zombilerin arasında kalıyor ve hayatta kalma
mücadelesi veriyorsunuz. Zombilerin yavaş ilerlemesi basit oldukları
anlamına gelmesin çünkü etrafınızı sardıklarında ne derece ölümcül
olduklarını rahatlıkla fark ediyorsunuz. Bu mini oyun hakkında
söylenebilecek tek şey çok eğlenceli olduğu.
Oyunun “oyunsal” özelliklerine göz attıktan sonra merak edilen kısma geçebiliriz sanırım:
[G]elelim [T]epemizi [A]ttıranlara
İşte
en merak edilen konu: “SR2, GTA IV’ten ne derece kötü?”. Sanırım
yerinde bir soru olmuştur çünkü ortada rekabet olduğu söylenemez.
Kafalardaki esas soru Saints Row 2’nin GTA IV yanında bir alternatif
olma ihtimalinin bulunup bulunmadığı. GTA IV her şeyden önce Saints Row
2’ye göre şehir ayrıntılarına çok daha fazla yönelmiş bir oyun. Tamam,
bazı noktaları gerçekten saçma; hiç girmeyeceğiniz bir binanın ya da
binilmesi mümkün olmayan bir uçağın iç dizaynının yapılması gibi ama en
önemlisi şehri yaşatmayı beceriyor GTA. İnsanların gerçekten şehir
telaşı içinde olduklarını, sokakta yürüyen bir adamın “Oyuncu gelse de
beni ezse!” diye dolaşmadığını hissediyorsunuz. Saints Row 2’de ise
insanlar Midtown Madness insanları gibi ezilmek için yüzünüze bakıyor,
“Hızlı gelse de sağa sola savrulsam” diye iç çekiyorlar. Ayrıca GTA’da
düşmanlar kesinlikle daha mantıklı ve kalifiye Saints Row 2’dekilere
göre. Sağa sola koşarken ateş etmeyi kesmiyor, önünüzde siper amaçlı
bir şey yokken ateş ediyorsanız affetmiyorlar. Saints Row 2’de siper
almanıza kesinlikle gerek yok, fare kullanmayı bildikten sonra gram
yeteneğe ihtiyacınız kalmıyor. GTA’da polisler de daha yetenekli ve
dişli; sınırı aşarsanız ne yapıp edip tutuklamayı, öldürmeyi
başarıyorlar sizi.
Yerdik, yerdik, yerdik de hiç mi artısı yok
peki? Birkaç artısı var tabii GTA’ya göre. En başta Zombie Uprising
geliyor ki Saints Row 2 alma nedeni bile olabilir GTA severler
açısından. GTA’yı Zombie deneyimiyle oynamak elbette hoş olacaktır. GTA
çok daha ayrıntılı olsa da Saints Row 2 katliamları daha hoş göründü
bana. Sanırım üniteler daha zayıf olduğu için sadistliğimizi daha büyük
çapta yansıtabilmemizden kaynaklanıyor bu durum.
Bu aşamada genel kriterleri de gerek karşılaştırmalı gerekse tek başına incelemeye almak yerinde olacaktır.
Senaryoları
karşılaştırırsak iki oyunun da senaryosu beni öyle derinden
etkileyemedi. Zaten bahsettiğim gibi bu çeşit iki oyunda öyle derin
senaryo arayışında bulunmak yersiz olur.
Grafik konusunda PC
versiyonlarına bakarsak iki oyun da sistem katili ve “kesinlikle”
istedikleri sistem ihtiyacını karşılayacak grafikleri yok. GTA gereksiz
ayrıntılarla ve entegre sorunlarıyla, Saints Row 2 ise grafiksel
hatalarıyla sundukları grafiğe göre çok üst sistem ihtiyaçlarına
sahipler. Saints Row 2’yi HD4830’um ile her türlü ayar sonda iken “çok
şükür ki” herhangi bir FPS düşüşü olmadan oynadım ancak GTA’da durum
çok daha vahimdi. Yamalarına ve ATI Catalyst güncellemesine rağmen
istediğim verimi aldığım söylenemez. Gayet akıcı oynatsa da FPS
değerleri tahmin ettiğim seviyelerde değildi. İki oyuna da grafik
konusunda hemen hemen eşit miktarda geçer puan versem de entegre
konusunda diğer platformlardaki versiyonları göze alınınca sınıfta
kaldıkları ortada. Animasyonlar iki oyunda da gayet güzel, mantıksal
hataları olmasa Saints Row 2’nin animasyonları neredeyse GTA IV’ten
aşağı kalmayacakmış.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Seslere
gelince GTA tabii ki bir adım önde ancak Saints Row 2’nin de müzikler
ve videolar konusunda başarılı olduğunu itiraf etmeliyim. Silah sesleri
iki oyunda da kulak okşuyor, o konuda iki oyuna da geçer notlarını
veriyorum. İnsanların çığlıkları, araç sesleri, şehrin uğultusu gibi
ayrıntılarda GTA yine biraz daha başarılı tabii. Her şeye rağmen
özellikle Rap müzik sevenler için Saints Row 2’nin menü müziği bile
gaza getirici bir etken olabilir. Ayrıca oyunda birisinin aracını
çalarken araçtan inen kişi Rock tarz benimsemiş bir kişi ise aracına
bindiğinizde o türde müzik çalan bir radyo açık oluyor genellikle; bu
da güzel bir ayrıntı olarak sayılabilir.
'Orta'lama bir alternatif
Oyunumuzun
GTA IV'e bir alternatif olup olamayacağının cevabı yine oyuncuya
kalıyor çünkü Zombie Uprising mini oyununun oyuncuya ilgi çekici gelip
gelmemesi, boş boş katliam yapma isteğinin bulunup bulunmaması gibi
istekler tamamıyla kişinin tercihleriyle ilgili. Birçok eksiğinin
yanında GTA severler açısından “tercihlerine bağlı olarak” GTA’nın
yanında ya da GTA bittikten sonra sıkılmamak adına denenmesini tavsiye
ettiğim bir oyun Saints Row 2. Türe katmayı başaramadıkları, türün
karakteristik özelliklerindeki hataları, GTA’dan geri kalan yönleri
gibi eksilerinin yanında katliam serbestisi, Zombie Uprising, saygınlık
ve çete kurma gibi türde kendisini farklılaştıran yönleriyle bir
taklitten öte alternatif olmayı başarıyor oyun. Umarız ki serinin 3.
oyunu çıkacak olursa alternatifin ötesinde bir rakip olarak GTA’nın
karşısında tutunmayı başarır ve bize farklı bir tat sunabilir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]- game download-
ücretsiz oyunu indirmek icin sitemizin arama motorunu kullanarak oyunu bulabilirsiniz.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Gözlerimizi son oyunun finalindeki patlamadan dolayı tutuklanmış ve
bandajlar içerisinde hastanede tutuklu tedavimiz yavaştan tamamlanırken
açıyoruz. Patlamanın üzerinden henüz birkaç hafta geçmesine rağmen yan
yataktaki “Baba, müthiş bir planım var! Haydi kaçalım!” cümleleriyle
her kaçış sahnesinde gaz verici eleman rolüyle yer alan kardeşimizden
çetemizin ve şehrin artık kontrolümüz altında olmadığını öğreniyoruz.
Onlarca polisi hiçe sayarak tek tek indiriyor, kaçarken de kolay kolay
ölmüyor ve elimizi kolumuzu sallayarak kendimizi şehrin göbeğinde
buluyoruz. Yeniden çetemizi kurma ve Stilwater şehrini tekrar kontrol
altına alma planlarımız doğrultusunda kentin sokaklarında dolaşmaya
başlıyoruz. Hikâyemiz görüleceği üzere öyle pek de derin değil. Nitekim
belalı zencilerin arasında “Canın cehenneme adamım!” diyaloglarıyla
ilerleyen bir oyunda derin bir senaryo aramak da yersiz olacaktır.
Aksiyon dorukta, derinlik diplerde, katliam hat safhada bir oyun
arayışındaysanız Saints Row 2 sizleri bekliyor.
Oyunun öncelikle
herkesin kafasında olan “GTA’dan farkları” kısmını eleyerek objektif
biçimde tanıtımını yapma niyetindeyim. GTA ile benzerliklerine ve
farklarına incelemenin sonraki bölümlerinde yer vereceğim. Senaryodan
bahsettiğimize göre oyunda neler yapabileceğimize şöyle bir değinelim:
Ben kimim?
Evet,
kim olduğumuza kendimiz karar veriyoruz. Tenimizden aksanımıza,
tipimize, yürüme şeklimizde kadar birçok seçenek bizleri bekliyor. Çok
beğendiğim bir ayrıntı oldu bu çünkü kendi yarattığımız karakterin ara
videolarda seçtiğimiz aksanla konuşması, seçtiğimiz şekilde bakması;
oyun esnasında yürüyüşünün seçtiğimiz tarzda olması gibi ayrıntılar göz
okşuyor. Aksiyon oyunlarında karakterin sabit olmaması çok sağlam ve
oturmuş bir senaryoya sahip olmadıktan sonra güzel bir olay. (Eh, Mafia
gibi bir senaryoya sahipse o zaman sabit olsun bir zahmet.)
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
“Saints Row II: Lord of Destruction”
Katliamın,
kaosun doruklarına çıkabiliyoruz. Zaten polis kardeşlerimiz tahminimce
maaşlarının düşüklüğünden isyan etmişler ki ölmek için bahane
arıyorlar. Karşınızda oyunu ne kadar zorlaştırsanız da yapay
geri-zekâlılıklarını konuşturmayı ihmal etmiyorlar. Şehrin insanları da
araba önlerine atlama ve araba çarpınca fırlama konusunda eğitim
almışlar belli ki. Labut gibi saçılan insanlara bolca rastlamak mümkün.
Bu aşamada silahlara da değinirsek; oldukça etkili olduklarını
söyleyebiliriz. Evet, hepsi etkili çünkü hedefler etkisiz. Oyun
zorluğunu sona getirdiğimde “Boss” dediğimiz özel hedeflerin bile
normal insan olmaktan öteye gidememiş, yeteneklerini karı, kız ve kumar
alanında kullanmış canlılar olduklarını gördüm. İsterseniz
(abartmıyorum) tüm oyunu sadece tabanca ile rahatlıkla
bitirebilirsiniz. Biraz kasarsanız beysbol sopasıyla da biter. Büyük
çaplı silahlar ve bombalar da mevcut ama sadece görev gereği ya da
fantezi amaçlı kullanıyorsunuz bunları. Görev demişken, oyunu tamamen
yermememiz gereken bir noktadan bahsedelim. Katliam temalı yan
görevlere mutlaka göz atmanızı öneriyorum çünkü GTA 2’deki “Frenzy”
görevlerinden beri katliam temalı görevlerden bu denli zevk almamıştım.
Hani tüm oyunu es geçip katliam yapacak yan görev aramaya koyulası
geliyor insanın. Hedeflerin zayıflığı ve şehrin katliama aç olması
nedeniyle güzel patlamalar, büyük çaplı katliamlar
gerçekleştirebiliyorsunuz.
Tüfek çıktı, mertlik bozuldu
“Delikanlı
adamım, mermiyle işim olmaz” diyenler için tekme tokat dalma
seçenekleri de çeşitlendirilmiş oyunda. Sol ve sağ fare tıklamalarıyla
yapabileceğiniz kombinasyonların yanında ikisine aynı anda tıklayarak
rakip hamlesini bloke etme ya da etraftaki eşyaları kullanma şansına da
sahipsiniz. Bloke olayını ancak oyunun zorluğunu arttırdıktan sonra
kullanabiliyorsunuz çünkü rakip hamleleri zaten pek zarar vermiyor ve
siz vururken aval aval bakabiliyorlar çoğu zaman. Oyunda sunulan
beysbol sopası, cop gibi yanınızda taşıyabildiğiniz silahların yanı
sıra kavga esnasında çevreden sağlayabileceğiniz envanterler de
kullanışlı olabiliyor. Oyunun hemen başındaki bir görevde bar
sandalyesinin ne kadar güzel bir icat(!) olduğunu keşfedebilirsiniz
mesela. Rakiplerinizi fırlatmak gibi hasta ruhlu ve eğlenceli şıklar da
sunuluyor. Kafa, göz dağıtmak isteyenler için de güzel alternatifler
vaat ediyor oyun.
Birimiz hepimiz, hepimiz yeni görevler için!
Eh
malum, çete kuruyoruz ya; havadan kurulmuyor çete. Çetenin lideri en
çok saygı duyulan kişi olması gerektiği için saygınlık göstergemiz var.
Görevler yardımıyla saygınlığımızı arttırıyor, saygınlığımız arttıkça
daha büyük görevler ve yeni elemanlar alıyoruz. Çete dediysek öyle
çapulculardan oluşmuyor tabii; en kalifiye psikopatları seçmeyi iyi
biliyor adamımız. Oyunun tadını kaçırmamak adına yine oyunun başından
örnek verecek olursam; ilk adamımızı mahkeme basarak davadan
kaçırıyoruz. Tabii o kadar polis falan bizim yeteneklerimize
dayanamıyor, kafalarından vurmamız için poz veriyorlar. Ekranın sağ
üstünde sağlık durumumuz, koşma enerjimizi gösteren “Stamina”
göstergemiz ve saygınlık miktarımız görüntüleniyor.
Saints4Dead: Zombie Uprising
Vallahi
adamlar akıllı; şu an en fazla zombili, öcülü böcülü oyunlar tutuyor
diye hemen bir zombili mini oyun eklemişler. Yorumumuz ne mi bu mini
oyuna? Harika! Şu oyun bizden biraz puan almayı becerebilecekse bunun
en büyük sebebi şüphesiz ki Zombie Uprising olacak. Bu mini oyuna
ulaşmak için öncelikle oyunda büyük bir televizyona ihtiyacınız var; bu
televizyonun gidip içine girince size daha önce açtırmış olduğunuz
videoları izleme ve Zombie Uprising mini oyununu oynama şansı veriyor.
Kısıtlı cephane ile yavaş yavaş gelen ancak dar alanda tüm ekranı
kaplamayı başaran zombilerin arasında kalıyor ve hayatta kalma
mücadelesi veriyorsunuz. Zombilerin yavaş ilerlemesi basit oldukları
anlamına gelmesin çünkü etrafınızı sardıklarında ne derece ölümcül
olduklarını rahatlıkla fark ediyorsunuz. Bu mini oyun hakkında
söylenebilecek tek şey çok eğlenceli olduğu.
Oyunun “oyunsal” özelliklerine göz attıktan sonra merak edilen kısma geçebiliriz sanırım:
[G]elelim [T]epemizi [A]ttıranlara
İşte
en merak edilen konu: “SR2, GTA IV’ten ne derece kötü?”. Sanırım
yerinde bir soru olmuştur çünkü ortada rekabet olduğu söylenemez.
Kafalardaki esas soru Saints Row 2’nin GTA IV yanında bir alternatif
olma ihtimalinin bulunup bulunmadığı. GTA IV her şeyden önce Saints Row
2’ye göre şehir ayrıntılarına çok daha fazla yönelmiş bir oyun. Tamam,
bazı noktaları gerçekten saçma; hiç girmeyeceğiniz bir binanın ya da
binilmesi mümkün olmayan bir uçağın iç dizaynının yapılması gibi ama en
önemlisi şehri yaşatmayı beceriyor GTA. İnsanların gerçekten şehir
telaşı içinde olduklarını, sokakta yürüyen bir adamın “Oyuncu gelse de
beni ezse!” diye dolaşmadığını hissediyorsunuz. Saints Row 2’de ise
insanlar Midtown Madness insanları gibi ezilmek için yüzünüze bakıyor,
“Hızlı gelse de sağa sola savrulsam” diye iç çekiyorlar. Ayrıca GTA’da
düşmanlar kesinlikle daha mantıklı ve kalifiye Saints Row 2’dekilere
göre. Sağa sola koşarken ateş etmeyi kesmiyor, önünüzde siper amaçlı
bir şey yokken ateş ediyorsanız affetmiyorlar. Saints Row 2’de siper
almanıza kesinlikle gerek yok, fare kullanmayı bildikten sonra gram
yeteneğe ihtiyacınız kalmıyor. GTA’da polisler de daha yetenekli ve
dişli; sınırı aşarsanız ne yapıp edip tutuklamayı, öldürmeyi
başarıyorlar sizi.
Yerdik, yerdik, yerdik de hiç mi artısı yok
peki? Birkaç artısı var tabii GTA’ya göre. En başta Zombie Uprising
geliyor ki Saints Row 2 alma nedeni bile olabilir GTA severler
açısından. GTA’yı Zombie deneyimiyle oynamak elbette hoş olacaktır. GTA
çok daha ayrıntılı olsa da Saints Row 2 katliamları daha hoş göründü
bana. Sanırım üniteler daha zayıf olduğu için sadistliğimizi daha büyük
çapta yansıtabilmemizden kaynaklanıyor bu durum.
Bu aşamada genel kriterleri de gerek karşılaştırmalı gerekse tek başına incelemeye almak yerinde olacaktır.
Senaryoları
karşılaştırırsak iki oyunun da senaryosu beni öyle derinden
etkileyemedi. Zaten bahsettiğim gibi bu çeşit iki oyunda öyle derin
senaryo arayışında bulunmak yersiz olur.
Grafik konusunda PC
versiyonlarına bakarsak iki oyun da sistem katili ve “kesinlikle”
istedikleri sistem ihtiyacını karşılayacak grafikleri yok. GTA gereksiz
ayrıntılarla ve entegre sorunlarıyla, Saints Row 2 ise grafiksel
hatalarıyla sundukları grafiğe göre çok üst sistem ihtiyaçlarına
sahipler. Saints Row 2’yi HD4830’um ile her türlü ayar sonda iken “çok
şükür ki” herhangi bir FPS düşüşü olmadan oynadım ancak GTA’da durum
çok daha vahimdi. Yamalarına ve ATI Catalyst güncellemesine rağmen
istediğim verimi aldığım söylenemez. Gayet akıcı oynatsa da FPS
değerleri tahmin ettiğim seviyelerde değildi. İki oyuna da grafik
konusunda hemen hemen eşit miktarda geçer puan versem de entegre
konusunda diğer platformlardaki versiyonları göze alınınca sınıfta
kaldıkları ortada. Animasyonlar iki oyunda da gayet güzel, mantıksal
hataları olmasa Saints Row 2’nin animasyonları neredeyse GTA IV’ten
aşağı kalmayacakmış.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Seslere
gelince GTA tabii ki bir adım önde ancak Saints Row 2’nin de müzikler
ve videolar konusunda başarılı olduğunu itiraf etmeliyim. Silah sesleri
iki oyunda da kulak okşuyor, o konuda iki oyuna da geçer notlarını
veriyorum. İnsanların çığlıkları, araç sesleri, şehrin uğultusu gibi
ayrıntılarda GTA yine biraz daha başarılı tabii. Her şeye rağmen
özellikle Rap müzik sevenler için Saints Row 2’nin menü müziği bile
gaza getirici bir etken olabilir. Ayrıca oyunda birisinin aracını
çalarken araçtan inen kişi Rock tarz benimsemiş bir kişi ise aracına
bindiğinizde o türde müzik çalan bir radyo açık oluyor genellikle; bu
da güzel bir ayrıntı olarak sayılabilir.
'Orta'lama bir alternatif
Oyunumuzun
GTA IV'e bir alternatif olup olamayacağının cevabı yine oyuncuya
kalıyor çünkü Zombie Uprising mini oyununun oyuncuya ilgi çekici gelip
gelmemesi, boş boş katliam yapma isteğinin bulunup bulunmaması gibi
istekler tamamıyla kişinin tercihleriyle ilgili. Birçok eksiğinin
yanında GTA severler açısından “tercihlerine bağlı olarak” GTA’nın
yanında ya da GTA bittikten sonra sıkılmamak adına denenmesini tavsiye
ettiğim bir oyun Saints Row 2. Türe katmayı başaramadıkları, türün
karakteristik özelliklerindeki hataları, GTA’dan geri kalan yönleri
gibi eksilerinin yanında katliam serbestisi, Zombie Uprising, saygınlık
ve çete kurma gibi türde kendisini farklılaştıran yönleriyle bir
taklitten öte alternatif olmayı başarıyor oyun. Umarız ki serinin 3.
oyunu çıkacak olursa alternatifin ötesinde bir rakip olarak GTA’nın
karşısında tutunmayı başarır ve bize farklı bir tat sunabilir.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]- game download-
ücretsiz oyunu indirmek icin sitemizin arama motorunu kullanarak oyunu bulabilirsiniz.