<a href="http://www.ad2games.com/">Advertising - powered by ad2games.com</a>. This ad requires a flash player.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yarış oyunlarından beklentimin çoğu kişiye oranla farklı olduğunu
gördüm geçenlerde. Need for Speed, Gran Tourismo, Forza Motorsport gibi
oyun serilerinden hiç zevk almadığımı fark ettim. Acaba ben yarış
oyunlarını sevmiyor muyum diye sordum kendi kendime. Sonra biraz
durdum, gözlerimi kapattım ve geçmişten bugüne sevdiğim yarış
oyunlarını hatırlamaya çalıştım. İlk olarak aklıma Lotus geldi. Deliler
gibi oynadığım, başından kalkamadığım yegane yarış oyunu. Biraz daha
ilerleyince Carmageddon belirdi birden gözlerimin önünde. Üstelik
sadece gözlerimin önüne gelmedi kulağıma da inceden insan çığlıkları
fısıldadı. Bu kadar vahşet dolu bir oyunu bu kadar heyecanla hatırlamak
enteresan olsa gerek elbette. Sonra dedim yahu amma geriye gittik
gelelim biraz bu günlere. Bütün heybetiyle Burnout serisi parladı
beynimde. Dünden bugüne bütün serilerini zevkle oynatmayı başarmış,
gözümde efsane olan yarış oyun serisi. Ağzımın suyu dudağımın
kenarından akmaya başlamıştı ki Pure geldi bu kez. Nasıl heyecanla ve
severek oynadığımı hatırladım. Sonra oturdum ve düşündüm. Yahu demek ki
ben yarış oyunlarını seviyorum. Sanırım bir yarış oyununu oynayabilmem
için birincil faktör eğlence olmalı şahsım adına. Modifiyedir, yol
tutuştur pek anlamam ben. Eğlendiriyorsa güzeldir. İşte bu nedenle tam
bana göre olan bir oyunu tuttum yakasından ve silkeledim. Ceplerinden
neler düşmüş hep beraber bakalım...
İlk Motorstorm 2007 yılının
Mayıs ayında çıkmış ve PS3 için yarış oyunu anlamında ilaç olmuştu.
Yaklaşık 1.5 sene sonra Motorstorm bizleri Pacific Rift uzantısı ile
tekrar selamlıyor. İlk oyunun motorunu kullanan ama bunu geliştirmeyi
başarmış bir devam oyunu var karşımızda. Evolution Studios ilk oyunda
oldukça iyi iş çıkarttığı pek çok konuda dahi bir adım öteye gitmeyi
başarabilmiş. İlk olarak oyunun geçtiği bölge değişiyor ki bu oldukça
önemli aslında. Kendi halinde ıssız ıssız duran gariban bir adaya
helikopterler ile doğanın en büyük düşmanı olan insanlar geliyor oyunun
başında. Motorstorm festivali için adayı devasa bir yarış pistine
dönüştüren organizatörler, adanın zor şartlarından kurtulmak yerine
onları yarışın bir parçası haline getiriyorlar. Ada, insanı zorlamak
için gerekli her şeye sahip açıkçası. Akarsular ve su birikintilerine
sahip, yüksek yüksek tepeler desen burada, yeşilin en güzel tonlarını
barındıran ormanlar eksik kalmamış ha bir de neredeyse unutuyordum
volkanik olarak aktif. Çok lazımmış gibi.
Oyunun senaryo kısmı
(Festival olarak geçiyor) 4 farklı temaya bölünmüş. Hava, su, toprak,
ateş (ne o? Tahta esprisini yapacağımı mı sandınız? Peh çok klişe)
olarak ayrılan bu temalar isimlerinin hakkını oldukça veriyor. Hava
temasına sahip yarışlar genelde dağların tepesinde, havadar, okyanus
manzaralı yerlerde yapılıyor. Etrafa serpiştirilen rampalar ile hava
kalitesini ciğerlerinizde hissetmeniz olası. Her temanın insanı yarış
dışı bırakan kendine has bir özelliği var ve hava temasının özelliği
uçurumları. Toprak temalı yarışlar sadece isim olarak toprak aslında.
Çünkü muhatap olduğumuz şey genelde çamur. Ormanlık alana indiğimiz bu
yarışlarda bol bol yeşillik görürken çamurla bayağı bir savaşacağız.
Özellikle hafif araçlardan birini seçtiyseniz (araçlara sonra
değineceğiz) çamura batmamaya dikkat edin derim ben. Su temalı yarışlar
sanırım oldukça açık. Akarsu yakınlarında, şelaleler eşliğinde
yarışacağız. Bu yarışların en büyük sorunu ise derin su birikintileri.
Yine hafif ve küçük araçlardan seçtiyseniz suya girdiğiniz an
çıkamıyorsunuz. Seçtiğiniz yollara dikkat etseniz iyi olur. Ateş temalı
yarışlar ise volkanik olarak aktif olan adamızın en ilginç kısmı
sanıyorum. Yanardağın çevresinde bulunan pistleri ile sıcağı
hissettirecek bu yarışlar. Lavlar bir yerden sonra sıcağı öyle bir
duruma getirecek ki organizatörler serinleyelim diye pistin belirli
yerlerine su fıskiyeleri yerleştirmişler. Canlarım benim çok
düşünceliler.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Festival kısmında ki yarışlar çeşitli bölümlere ayrılmış.
Oyunun başında her tema için 2 yarış açık iken yarışları kazandıkça
kazandığımız puanlarla yeni yarışları açıyoruz. İlk üçe girdiğimizde
puan aldığımız (100-75-50) yarışlara bazen ufak dokunuşlar yapıyor
oyun. Örneğin bazı yarışlarda diyor ki eğer en fazla 3 kez parçalarsan
arabayı veya 2.30 dakikada bitirebilirsen bonus kazanırsın gibi
ekstralar. Aynı şekilde "Eliminator" tarzı yarışlarda ise her 15
saniyede bir en arkada ki araba yarış dışı kalıyor. Bu da özellikle
yarışın sonlarına doğru müthiş bir heyecan sağlıyor oyuncuya. Bunlar
gibi her tema altında 16 yarış olmak üzere toplamda 64 yarış mevcut ki
burada oldukça güzel hazırlanmış pistlerden bahsediyoruz. Bu nedenle bu
sayı son derece yeterli. Pistler demişken hazır onlardan da bahsedelim.
Bitiş noktasına giderken oldukça fazla sayıda yol seçeneği sunuyor bize
oyun. Öyle ki son sürat giderken yol birden üçe ayrılıyor ve siz
hangisine gireyim diye düşünürken tek gördüğünüz şey arabanızın
parçalara ayrılışı oluyor. Burada oyunun ilk eksisinden bahsetmek
gerekli sanıyorum. İzleyeceğimiz yolu seçmek çok kolay değil oyunda.
Ayırt edemiyoruz ve çok sık kaza yapıyoruz. Bu durumu aşmanın en iyi
yolu bütün pistleri ezberlemek sanıyorum (ezberci eğitime karşıyız
efendim).
Garaj kısmına giriş yaptığımızda oyunda ki araçlar bizleri
karşılıyor. 8 farklı kategoriye ayrılmış araçlarımız var. Motosiklet,
atv gibi hafif araçları seçebileceğimiz gibi tır, kamyon gibi devasa
araçları da seçebiliyoruz. Her birinin belli avantajları ve
dezavantajları var elbette. Örneğin motosiklet oyunda ki en hızlı araç
ve tutulması neredeyse mümkün değil. Bununla beraber yoldan çıkması en
kolay araç, temaslarda yarış dışı kalan en kolay araç ve su
birikintileri, çamur gibi yerlere girip çıkamayan bir araç. Büyük ve
ağır araçlar ise oldukça yavaş olmalarına rağmen yarış dışı kalmaları
çok zor ve su birikintileri, çamur gibi yerlerden hiçbir şey olmamış
gibi geçip gidebiliyorlar. İşte bu gibi farklılıklar nedeniyle hangi
tür araçlarla yarışacağınıza doğru karar vermeniz çok önemli. Aslında
her tema için farklı tipte araçları tercih etmek size daha fazla
avantaj sağlayacaktır.
Örneğin “boost” konusunu ele alırsak.
Oyunda istediğimiz zaman boost yapabilme özgürlüğümüz var ancak boost
ibresini sonuna kadar basarsak motor alev alıyor. Motor sıcaklığını
kontrol ettiğimiz sürece boost kullanımı büyük avantaj sağlıyor. Sulak
yerlerden geçerken motor serinlediği için boost ibresi hızla düşerken,
lavların çevresinde gezinirken ibre kendiliğinden yükselmeye başlıyor.
İşte bu nedenle ateş temalı yarışlarla su temalı yarışlarda aynı tip
araçları seçmek pek mantıklı değil. Boost ibresi çok hızlı dolan hafif
araçları su temalı yarışlarda seçmek avantaj sağlarken, ibrenin daha
yavaş dolduğu büyük araçlar ateş temalı yarışlar için ilaç oluyor. Ya
da “Amaaan yemişim ateşi suyu kökle gaza” diyerek kafanızı hiçbir şeye
de takmayabilirsiniz. Tercih meselesi elbette.
Bütün bu farklı
temalara bölüp çeşitlilik yaratma başarısının yanında oyun oldukça
başarılı bir görsellikle karşımıza çıkıyor. Araç modellemeleri güzel
ancak asıl başarı çevre modellemesinde. Ağaçlar, akarsular, şelaleler,
alev yatakları, çamur birikintileri hepsi birbirinden başarılı
modellenmiş. Bir ormanın içine daldığınızda yeşilliklerin içinde
kayboluyor ve çevreyi izlerken buluyorsunuz kendinizi. Grafik anlamında
beni tatmin etmeyen tek nokta kaza modellemeleri oldu. Bir yere
çarptığımızda oldukça kalitesiz bir şekilde parçalanıyor arabalar.
Zaten bu kaza işi de ayrı bir dert. En ufak çıkıntıda parçalanmanız
olası. Savruluveriyor arabalar sağa sola. Yani kazalar konusunda oyun
eksi puan alıyor maalesef. Ses ve müzikler içinse eksi bir yorum
yapamayacağım. Oyun çok çok iyi bir şarkı listesine sahip. Nirvana,
Fatboy Slim, Megadeth, David Bowie, Slipknot şarkılarıyla teşrif eden
sadece birkaç isim. Oyunu oynarken bir yandan oldukça kaliteli şarkılar
dinleyeceğinizden emin olabilirsiniz yani. Sesler konusunda da aynı
kalite geçerli. Araçların motorlarının gürültüsü bu müziklerle
birleşince müthiş bir uyum yakalanıyor ve bize sadece bu leziz şölene
katılmak kalıyor. Kutluyoruz aferin. Otur 5!
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oldu
ki yapay zekaya karşı oynamak canınızı sıktı. İddialaşmak, laf sokmak,
çemkirmek istediniz. Oyun bu konuda da size yardımı esirgemiyor. Aynı
makineden 4 kişiye kadar oynayabiliyorsunuz. Ekranı dörde bölmek pek
başarılı diyemeyeceğim ancak iki kişi için gayet güzel işliyor sistem.
Online olarak ise 16 kişiye kadar desteklediği için daha kıran kırana
mücadeleler gerçekleşiyor. Sizi yolun dışına atmak isteyenlerden,
motorunun üstünden yumruk sallayanlara kadar herkes sizi avlamak için
burada hazır bekliyor durumda. Çoklu oyuncu desteği anlamında yapması
gereken her şeyi yapıyor yani oyun. Az evvel beşi aldı şımarmadı demek
ki. Adam olur bu çocuk...
Gelelim her zaman ki gibi onca şeyi
özetleme çabasına girdiğimiz son paragrafa. Motorstorm: Pacific Rift
kusursuz bir yarış oyunu değil. Eksikleri var ama bu eksiklikler bir
sonraki oyunda kolayca giderilebilecek şeyler. Beni çok fazla rahatsız
eden, görmezden gelemeyeceğim hiçbir problemi yoktu açıkçası. İlk
paragrafta söyledim ya ben eğlenceme bakarım arkadaş Başında
geçirdiğim zamanın her bir saniyesinden keyif almak isterim. Motorstorm
bunu başarıyla gerçekleştirdi. Vereceğiniz paranın her bir kuruşuna
değeceğine gönül rahatlığı ile emin olabilirsiniz. Ha sakın bu
garantiyi verdim diye "ben beğenmedim oyunu Turgut efendi, hani
beğenecektim? Ver olm paramı geri" diye gelmeyin kapıma. Hırpalarım...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yarış oyunlarından beklentimin çoğu kişiye oranla farklı olduğunu
gördüm geçenlerde. Need for Speed, Gran Tourismo, Forza Motorsport gibi
oyun serilerinden hiç zevk almadığımı fark ettim. Acaba ben yarış
oyunlarını sevmiyor muyum diye sordum kendi kendime. Sonra biraz
durdum, gözlerimi kapattım ve geçmişten bugüne sevdiğim yarış
oyunlarını hatırlamaya çalıştım. İlk olarak aklıma Lotus geldi. Deliler
gibi oynadığım, başından kalkamadığım yegane yarış oyunu. Biraz daha
ilerleyince Carmageddon belirdi birden gözlerimin önünde. Üstelik
sadece gözlerimin önüne gelmedi kulağıma da inceden insan çığlıkları
fısıldadı. Bu kadar vahşet dolu bir oyunu bu kadar heyecanla hatırlamak
enteresan olsa gerek elbette. Sonra dedim yahu amma geriye gittik
gelelim biraz bu günlere. Bütün heybetiyle Burnout serisi parladı
beynimde. Dünden bugüne bütün serilerini zevkle oynatmayı başarmış,
gözümde efsane olan yarış oyun serisi. Ağzımın suyu dudağımın
kenarından akmaya başlamıştı ki Pure geldi bu kez. Nasıl heyecanla ve
severek oynadığımı hatırladım. Sonra oturdum ve düşündüm. Yahu demek ki
ben yarış oyunlarını seviyorum. Sanırım bir yarış oyununu oynayabilmem
için birincil faktör eğlence olmalı şahsım adına. Modifiyedir, yol
tutuştur pek anlamam ben. Eğlendiriyorsa güzeldir. İşte bu nedenle tam
bana göre olan bir oyunu tuttum yakasından ve silkeledim. Ceplerinden
neler düşmüş hep beraber bakalım...
İlk Motorstorm 2007 yılının
Mayıs ayında çıkmış ve PS3 için yarış oyunu anlamında ilaç olmuştu.
Yaklaşık 1.5 sene sonra Motorstorm bizleri Pacific Rift uzantısı ile
tekrar selamlıyor. İlk oyunun motorunu kullanan ama bunu geliştirmeyi
başarmış bir devam oyunu var karşımızda. Evolution Studios ilk oyunda
oldukça iyi iş çıkarttığı pek çok konuda dahi bir adım öteye gitmeyi
başarabilmiş. İlk olarak oyunun geçtiği bölge değişiyor ki bu oldukça
önemli aslında. Kendi halinde ıssız ıssız duran gariban bir adaya
helikopterler ile doğanın en büyük düşmanı olan insanlar geliyor oyunun
başında. Motorstorm festivali için adayı devasa bir yarış pistine
dönüştüren organizatörler, adanın zor şartlarından kurtulmak yerine
onları yarışın bir parçası haline getiriyorlar. Ada, insanı zorlamak
için gerekli her şeye sahip açıkçası. Akarsular ve su birikintilerine
sahip, yüksek yüksek tepeler desen burada, yeşilin en güzel tonlarını
barındıran ormanlar eksik kalmamış ha bir de neredeyse unutuyordum
volkanik olarak aktif. Çok lazımmış gibi.
Oyunun senaryo kısmı
(Festival olarak geçiyor) 4 farklı temaya bölünmüş. Hava, su, toprak,
ateş (ne o? Tahta esprisini yapacağımı mı sandınız? Peh çok klişe)
olarak ayrılan bu temalar isimlerinin hakkını oldukça veriyor. Hava
temasına sahip yarışlar genelde dağların tepesinde, havadar, okyanus
manzaralı yerlerde yapılıyor. Etrafa serpiştirilen rampalar ile hava
kalitesini ciğerlerinizde hissetmeniz olası. Her temanın insanı yarış
dışı bırakan kendine has bir özelliği var ve hava temasının özelliği
uçurumları. Toprak temalı yarışlar sadece isim olarak toprak aslında.
Çünkü muhatap olduğumuz şey genelde çamur. Ormanlık alana indiğimiz bu
yarışlarda bol bol yeşillik görürken çamurla bayağı bir savaşacağız.
Özellikle hafif araçlardan birini seçtiyseniz (araçlara sonra
değineceğiz) çamura batmamaya dikkat edin derim ben. Su temalı yarışlar
sanırım oldukça açık. Akarsu yakınlarında, şelaleler eşliğinde
yarışacağız. Bu yarışların en büyük sorunu ise derin su birikintileri.
Yine hafif ve küçük araçlardan seçtiyseniz suya girdiğiniz an
çıkamıyorsunuz. Seçtiğiniz yollara dikkat etseniz iyi olur. Ateş temalı
yarışlar ise volkanik olarak aktif olan adamızın en ilginç kısmı
sanıyorum. Yanardağın çevresinde bulunan pistleri ile sıcağı
hissettirecek bu yarışlar. Lavlar bir yerden sonra sıcağı öyle bir
duruma getirecek ki organizatörler serinleyelim diye pistin belirli
yerlerine su fıskiyeleri yerleştirmişler. Canlarım benim çok
düşünceliler.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Festival kısmında ki yarışlar çeşitli bölümlere ayrılmış.
Oyunun başında her tema için 2 yarış açık iken yarışları kazandıkça
kazandığımız puanlarla yeni yarışları açıyoruz. İlk üçe girdiğimizde
puan aldığımız (100-75-50) yarışlara bazen ufak dokunuşlar yapıyor
oyun. Örneğin bazı yarışlarda diyor ki eğer en fazla 3 kez parçalarsan
arabayı veya 2.30 dakikada bitirebilirsen bonus kazanırsın gibi
ekstralar. Aynı şekilde "Eliminator" tarzı yarışlarda ise her 15
saniyede bir en arkada ki araba yarış dışı kalıyor. Bu da özellikle
yarışın sonlarına doğru müthiş bir heyecan sağlıyor oyuncuya. Bunlar
gibi her tema altında 16 yarış olmak üzere toplamda 64 yarış mevcut ki
burada oldukça güzel hazırlanmış pistlerden bahsediyoruz. Bu nedenle bu
sayı son derece yeterli. Pistler demişken hazır onlardan da bahsedelim.
Bitiş noktasına giderken oldukça fazla sayıda yol seçeneği sunuyor bize
oyun. Öyle ki son sürat giderken yol birden üçe ayrılıyor ve siz
hangisine gireyim diye düşünürken tek gördüğünüz şey arabanızın
parçalara ayrılışı oluyor. Burada oyunun ilk eksisinden bahsetmek
gerekli sanıyorum. İzleyeceğimiz yolu seçmek çok kolay değil oyunda.
Ayırt edemiyoruz ve çok sık kaza yapıyoruz. Bu durumu aşmanın en iyi
yolu bütün pistleri ezberlemek sanıyorum (ezberci eğitime karşıyız
efendim).
Garaj kısmına giriş yaptığımızda oyunda ki araçlar bizleri
karşılıyor. 8 farklı kategoriye ayrılmış araçlarımız var. Motosiklet,
atv gibi hafif araçları seçebileceğimiz gibi tır, kamyon gibi devasa
araçları da seçebiliyoruz. Her birinin belli avantajları ve
dezavantajları var elbette. Örneğin motosiklet oyunda ki en hızlı araç
ve tutulması neredeyse mümkün değil. Bununla beraber yoldan çıkması en
kolay araç, temaslarda yarış dışı kalan en kolay araç ve su
birikintileri, çamur gibi yerlere girip çıkamayan bir araç. Büyük ve
ağır araçlar ise oldukça yavaş olmalarına rağmen yarış dışı kalmaları
çok zor ve su birikintileri, çamur gibi yerlerden hiçbir şey olmamış
gibi geçip gidebiliyorlar. İşte bu gibi farklılıklar nedeniyle hangi
tür araçlarla yarışacağınıza doğru karar vermeniz çok önemli. Aslında
her tema için farklı tipte araçları tercih etmek size daha fazla
avantaj sağlayacaktır.
Örneğin “boost” konusunu ele alırsak.
Oyunda istediğimiz zaman boost yapabilme özgürlüğümüz var ancak boost
ibresini sonuna kadar basarsak motor alev alıyor. Motor sıcaklığını
kontrol ettiğimiz sürece boost kullanımı büyük avantaj sağlıyor. Sulak
yerlerden geçerken motor serinlediği için boost ibresi hızla düşerken,
lavların çevresinde gezinirken ibre kendiliğinden yükselmeye başlıyor.
İşte bu nedenle ateş temalı yarışlarla su temalı yarışlarda aynı tip
araçları seçmek pek mantıklı değil. Boost ibresi çok hızlı dolan hafif
araçları su temalı yarışlarda seçmek avantaj sağlarken, ibrenin daha
yavaş dolduğu büyük araçlar ateş temalı yarışlar için ilaç oluyor. Ya
da “Amaaan yemişim ateşi suyu kökle gaza” diyerek kafanızı hiçbir şeye
de takmayabilirsiniz. Tercih meselesi elbette.
Bütün bu farklı
temalara bölüp çeşitlilik yaratma başarısının yanında oyun oldukça
başarılı bir görsellikle karşımıza çıkıyor. Araç modellemeleri güzel
ancak asıl başarı çevre modellemesinde. Ağaçlar, akarsular, şelaleler,
alev yatakları, çamur birikintileri hepsi birbirinden başarılı
modellenmiş. Bir ormanın içine daldığınızda yeşilliklerin içinde
kayboluyor ve çevreyi izlerken buluyorsunuz kendinizi. Grafik anlamında
beni tatmin etmeyen tek nokta kaza modellemeleri oldu. Bir yere
çarptığımızda oldukça kalitesiz bir şekilde parçalanıyor arabalar.
Zaten bu kaza işi de ayrı bir dert. En ufak çıkıntıda parçalanmanız
olası. Savruluveriyor arabalar sağa sola. Yani kazalar konusunda oyun
eksi puan alıyor maalesef. Ses ve müzikler içinse eksi bir yorum
yapamayacağım. Oyun çok çok iyi bir şarkı listesine sahip. Nirvana,
Fatboy Slim, Megadeth, David Bowie, Slipknot şarkılarıyla teşrif eden
sadece birkaç isim. Oyunu oynarken bir yandan oldukça kaliteli şarkılar
dinleyeceğinizden emin olabilirsiniz yani. Sesler konusunda da aynı
kalite geçerli. Araçların motorlarının gürültüsü bu müziklerle
birleşince müthiş bir uyum yakalanıyor ve bize sadece bu leziz şölene
katılmak kalıyor. Kutluyoruz aferin. Otur 5!
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Oldu
ki yapay zekaya karşı oynamak canınızı sıktı. İddialaşmak, laf sokmak,
çemkirmek istediniz. Oyun bu konuda da size yardımı esirgemiyor. Aynı
makineden 4 kişiye kadar oynayabiliyorsunuz. Ekranı dörde bölmek pek
başarılı diyemeyeceğim ancak iki kişi için gayet güzel işliyor sistem.
Online olarak ise 16 kişiye kadar desteklediği için daha kıran kırana
mücadeleler gerçekleşiyor. Sizi yolun dışına atmak isteyenlerden,
motorunun üstünden yumruk sallayanlara kadar herkes sizi avlamak için
burada hazır bekliyor durumda. Çoklu oyuncu desteği anlamında yapması
gereken her şeyi yapıyor yani oyun. Az evvel beşi aldı şımarmadı demek
ki. Adam olur bu çocuk...
Gelelim her zaman ki gibi onca şeyi
özetleme çabasına girdiğimiz son paragrafa. Motorstorm: Pacific Rift
kusursuz bir yarış oyunu değil. Eksikleri var ama bu eksiklikler bir
sonraki oyunda kolayca giderilebilecek şeyler. Beni çok fazla rahatsız
eden, görmezden gelemeyeceğim hiçbir problemi yoktu açıkçası. İlk
paragrafta söyledim ya ben eğlenceme bakarım arkadaş Başında
geçirdiğim zamanın her bir saniyesinden keyif almak isterim. Motorstorm
bunu başarıyla gerçekleştirdi. Vereceğiniz paranın her bir kuruşuna
değeceğine gönül rahatlığı ile emin olabilirsiniz. Ha sakın bu
garantiyi verdim diye "ben beğenmedim oyunu Turgut efendi, hani
beğenecektim? Ver olm paramı geri" diye gelmeyin kapıma. Hırpalarım...